İSKEMİK İNMEDE NÖROSONOLOJİK İNCELEMELER

 

Yazanlar: Yakup Krespi, Nilüfer Yeşilot

 

Son güncelleştirme tarihi: 07. 06. 2020

 

İskemik inmede yeni ve ileri tedavi stratejileri her hastada inmeye yol açan mekanizmanın ve serebral hemodinamiğin araştırılmasını zorunlu hale getirmiştir. Bu bilgiler hızlıca uygulanabilen, kolayca tekrarlanabilen, hasta için güvenli olmasının yanı sıra sonuçlarına güvenilebilir ve inmenin yüksek sıklığı düşünüldüğünde pahalı olmayan tanı araçlarına olan gereksinimi arttırmıştır. Ultrasonografik inceleme bu özelliklere sahip, kalp ve ekstrakranial/intrakranial serebral damarların kolaylıkla araştırılabildiği bir tanı yöntemidir.  


İskemik inmenin mekanizmaları gözden geçirildiğinde; birçok etyolojik neden içinde karşılaşılan en sık nedenlerin ekstrakranial serebral damarların aterosklerotik darlıklarına bağlı arterden artere emboli veya hemodinamik yetersizlik, kalp kaynaklı emboli, küçük damar hastalığı ve genç hastalarda daha sık rastlanan arter diseksiyonları olduğu görülür. Ekokardiyografi ve ritim monitörizasyonu kardiyak emboli kaynaklarının araştırılmasında; ekstra ve intrakranial damarların ultrasonografik incelemeleri ise ön planda aterosklerotik darlıklar olmak üzere çeşitli damar patolojilerinin araştırılmasında çok etkin araştırma yöntemleridir.  


Bu bölümde serebral damarların ultrasonografik incelemeleri konu edilecektir. Serebral damarları incelemek amacıyla birçok ultrasonografik yöntemden yararlanılabilir. En sık kullanılan yöntemler ekstrakranial serebral damarlar yani karotis ve vertebral arterlerin Doppler ultrasonografi (DUS), B-Mode ultrasonografi (Şekil 1), Doppler ve B-mode ultrasonografinin birlikte uygulanan şekli olan dupleks sonografik inceleme (Şekil 2) ve renkli Doppler ultrasonografik incelemelerdir (Şekil 3). İntrakranial serebral damarlar transkranial Doppler (TKD) ve transkranial renkli Doppler (TKRD) incelemeleri ile araştırılabilir.

 



Şekil 1.
  Karotis komunisin orta segmentinin B-mode ultrasonografik görüntüsü.

 



Şekil 2.
   Karotis eksternanın dupleks sonografik incelemesinde üstte B-mode inceleme kesiti, altta da pulse Doppler yöntemi ile kaydedilmiş akım spektrası görülmekte.

 



Şekil 3a. 
Karotis komunis orta segment renkli Doppler inceleme görüntüsü.

 



Şekil 3b.
Karotis bulbusu renkli Doppler inceleme görüntüsü.



Şekil 3c. Karotis komunis bifürkasyonu, karotis eksterna ve internanın “power” Doppler inceleme görüntüsü görülmekte.


 

 

Ekstrakranial Damar İncelemeleri


Karotis interna düzeyindeki ileri aterosklerotik darlıkların (%70 oranında) cerrahi yöntemle tedavisinin (endarterektomi) hastayı yeni bir iskemik inmeden korumada çok etkin bir tedavi yaklaşımı olduğu bilinmektedir. Karotis sulama alanında iskemik inme nedeniyle izlenen bir hastada cerrahi tedavi gerektirebilecek aterosklerotik bir darlığın varlığı araştırılmalıdır.  Ultrasonografik incelemelerden elde edilen sonuçların güvenilirliği, bu incelemeyi yapan kişinin deneyimi ve bilgisi oranında artış gösterir. Deneyimli ellerce uygulandığında karotis dupleks sonografik incelemesi ileri derecede bir karotis darlığını neredeyse %90-95 duyarlılık ve %90’dan büyük bir özgüllükle ortaya koyabilir. Renkli Doppler inceleme ile beraber yapılabilen dupleks sonografik inceleme, söz konusu darlığı (Şekil 4) ortaya koymanın yanı sıra darlığa yol açan aterosklerotik plağın yapısı (Şekil 5) ve yüzey özellikleri (Şekil 6) ile bu plağın yol açtığı proksimal ve distal hemodinamik değişiklikler hakkında çok değerli bilgiler verir. Ultrasonografik inceleme aterosklerotik plağın yapısının ayrıntılı bir şekilde incelenebilmesine olanak tanıyan damar inceleme yöntemlerinden biridir. Karotis ultrasonografisi genç hastalarda olası bir karotis arter diseksiyonunun araştırılmasında da güvenilir bir yöntemdir. Karotis ultrasonografik incelemeleri, karotis sulama alanında iskemik inme ile başvuran bir hastada tedavi kararları için kolay uygulanabilen, invazif olmayan bir yöntemdir.

 


Şekil 4a. Karotis bulbusunda ileri darlık bölgesi görülmekte.


 

 

Şekil 4b. Dupleks sonografi yöntemi ile yapılmış incelemede karotis bulbusunda renkli Doppler inceleme ile saptanmış ileri darlık bölgesinden “pulse” Doppler inceleme ile kaydedilmiş akım spektrası görülmektedir. Bu akım spektrasında darlık düzeyinde pik sistolik ve diastolik akım hızlarının ileri derecede artış gösterdiği dikkati çekmektedir.

 



Şekil 4c.
  Renkli Doppler inceleme ile karotis komunis bifürkasyonu düzeyinde akım saptanmışken karotis bulbusunda, bu segmentteki tıkanıklığa bağlı olarak akım  kaydının yapılamamış olduğu görülmektedir. 

 



Şekil 5a.
 Yer yer fibrotik, yer yer kalsifik yer yer de hipoekojen yumuşak karakterde alanların seçildiği kompleks heterojen yapıda bir plak.


 

 

Şekil 5b. Homojen yapıda hiperekojen fibrotik karakterde bir plak.


 

 


Şekil 5c.
Akustik gölgeye yol açan yoğun kalsifik bir plak.


 


Şekil 5d.
 Renkli Doppler inceleme ile ortaya konulabilmiş hipoekojen yumuşak karakterde bir plak örneği görülmektedir.


 


Şekil 6. Karotis bifürkasyonu ve karotis interna orijininde yüzeyi ülsere kompleks bir plak görülmekte.

 

Vertebral arterler de karotis arterleri gibi aynı ultrasonografik yöntemlerle incelenebilir (Şekil 7). Vertebral arter patolojilerinde tedavi olanakları karotis arter patolojilerine oranla daha sınırlıdır. Anjiyografik yöntemle yapılan anjiyoplasti ve arteryel stent uygulama olanakları özellikle intrakranial vertebrobaziler arter sistem aterosklerotik darlıklarında  kullanılmaktadır. Karotis sisteminde olduğu gibi genç hastalarda ekstrakranial vertebral arter diseksiyonları (Şekil 8) inme etyolojisinde önemli rol oynamaktadır. Ekstrakranial serebral damarların ultrasonografik incelemelerinde vertebral arterler de sistematik olarak incelenir.  
 

Şekil 7. Vertebral arter ultrasonografik incelemeleri.



Şekil 7A. vertebral arter V2 segmenti B-mode, 

 


Şekil 7B. Renkli Doppler, 

 


Şekil 7C. “Power” Doppler inceleme görüntüsü,

 


Şekil 7D. Sağ vertebral arterin arteria subklavia çıkışı ile V1 segmentinin “power” Doppler inceleme görüntüsü. 

 


Şekil 7E. sağ vertebral arterin arteria subklavia çıkışında kalsifik karakterde plak formasyonu.

 


Şekil 8. Vertebral arter V2 segmenti renkli Doppler incelemesinde arter lümeninin diseksiyona bağlı olarak konsantrik şekilde daraldığı görülmektedir.

 

İntrakranial Damar İncelemeleri

 

Transkranial Doppler veya transkranial renkli Doppler (TKD/TKRD) inceleme ile öncelikle Willis poligonu olmak üzere serebral intrakranial damarlar araştırılabilir. Transtemporal akustik pencere, arteria serebri media, arteria serebri anterior ve arteria serebri posterior’un incelenmesine olanak sağlar (Şekil 9a, b). Yine suboksipital yol ve foramen magnum aracılığı ile vertebral arterlerin postero-inferior serebellar arter (PICA) dalları, distal V4 segmentleri, baziler arterin proksimal ve bir ölçüde 1/3 orta segmentleri incelenebilir (Şekil 9c).

 


Şekil 9A.
Transkranial renkli Doppler incelemede temporal pencere yoluyla arteria serebri media M1, arteria serebri anterior A1 ve arteria serebri posterior P1 segmentleri görülmektedir.

 


Şekil 9B. Arteria serebri media distal M1 segmenti ile M2 segmenti.

 


Şekil 9C. Suboksipital yolla yapılan incelemede bilateral vertebral arter distal V4 segmentleri, sol PİCA ve baziler arterin proksimal segmenti görüntülenebilmiştir.

 

İntrakranial damarları ilgilendiren patolojiler bu damarların daralmasına (aterosklerotik darlık, embolik tıkanma sonrası parsiyel rekanalizasyon veya örneğin subaraknoid kanama sonrası vazospazm) veya tıkanmasına yol açar. Tıkanıklıklar TKD incelemede söz konusu damarda akım kaydının yapılamaması, darlıklar da patolojik akım hızı artışı ile tanınabilirler (Şekil 10). Ekstrakranial damarlarda hemodinamik değişikliğe yol açan darlık veya tıkanmalar Willis poligonunu oluşturan damarlarda kollateral dolaşımın gelişmesine neden olur. Kollateral dolaşımın varlığı TKD incelemesinde Willis poligonunu oluşturan damarların akım yön ve hızlarındaki değişiklikler aracılığı ile tanınabilir. TKD uygulama kolaylığı olan invazif olmayan bir inceleme olduğundan tekrar tekrar yapılabilir. Bu nedenle altta yatan patolojiye bağlı intrakranial damarlarda ortaya çıkabilecek hemodinamik değişikliklerin monitörizasyonunda çok yararlı bir incelemedir. Bu duruma en güzel örnek subaraknoid kanama sonrasında ortaya çıkabilen vazospazmın tanınması ve bu duruma yönelik uygulanan tedavilerin etkinliğinin takip edilmesidir.

 


Şekil 10.  Transkranial renkli Doppler incelemede temporal pencere yoluyla arteria serebri media M2 segmenti görüntülenmiştir. Görüntülenen bu segment düzeyinde yapılan “pulse” Doppler incelemede kaydedilen sistolik ve diastolik akım hızlarının segmenter ileri darlık ile uyumlu olacak şekilde ileri derecede artmış olduğu görülmektedir.


TKD ile serebral emboli kaynağını araştırmaya yönelik ekstrakranial karotis arter ve MCA düzeyinde bilateral emboli monitörizasyonu, kalpte sağ-sol şant varlığını ortaya koymaya yönelik intravenöz ajite salin injeksiyonu ve ultrasonografik kontrast ajanların injeksiyonu sonrasında MCA düzeyinde “micro-bubble” monitörizasyonu yapılmaktadır. Ayrıca karotis interna darlık ve oklüzyonlarında intravenöz asetazolamid injeksiyonu sonrası MCA düzeyinde hemodinamik rezerv kapasitesinin (vazomotor reaktivite testi) araştırılması, uyarılmış kan akımı (evoked flow) uygulamaları ve beyin ölümü tanısında yardımcı tanı testi olarak da TKD kullanılmaktadır.   

 

TKD veya TKRD’in inme hastalarında kollateral kan akımını (KKA) belirlemede önemli bir rolü vardır. Tedavi verildiği sırada kan akım dinamiklerindeki değişiklikleri belirleme imkanı sağlar. Akut iskemik inmeli hastalarda TKD/TKRD’in KKA’nı saptamada, klinik akıbeti öngörmede/belirlemede, tedavinin KKA’nı arttırmadaki etkinliği değerlendirilmiştir.

İskemik inmenin akut fazında hastaların yaklaşık %42'sinde intrakranial büyük arterlerin tıkanıklığı veya stenozu tespit edilebilir. İntrakranial stenoz ve oklüzyon tanısı için referans standart, konvansiyonel anjiyografi (KA) bilgisayarlı tomografi anjiyografi (BTA) ve manyetik rezonans anjiyografi (MRA) veya kontrastlı MRA'dır. Klinik pratikte TKD ve TKRD kullanımına ilişkin mevcut fikir birliği eksikliği nedeniyle, intrakranial stenozun saptanması için TKD ve TKRD, intraarteriyel KA, BTA ve MRA ile karşılaştırılmıştır. Bu tekniklerin tanısal doğruluğunu değerlendiren çalışmalar için literatürü sistematik olarak gözden geçiren bir Cochrane derlemesi [1982-Mart 2018 tarihleri ​​arasında önemli elektronik veri tabanlarının (MEDLINE ve Embase) kapsamlı bir araştırmasında, 13,534 makaleden 9’u incelenmiştir] yapılmıştır. Bu derlemede iskemik inme semptomları ile başvuran 493 hastanın yaş ortalaması 64,2 (55,8-69,9) yıl bulunmuştur. Çalışmalar arasında kadın ve erkeklerin oranı benzerdir. Altı çalışma Avrupa'da, biri Güney Amerika'da, biri Çin'de, diğeri Mısır'da yapılmıştır. Yanlılık riski katılımcı seçimi için yüksek iken akış, zamanlama, indeks ve referans standardı gibi TKD ve TKRD parametreleri açısından düşüktür. TKD ve TKRD için duyarlılık ve özgüllük değerleri sırasıyla %95 (% 95 CI = 0,83 ile 0,99) ve % 95 (% 95 CI = 0,90 ile 0,98) olarak bulunmuştur. Buna göre literatürde bildirildiği gibi %42 hastada stenoz ve oklüzyon prevalansı olduğu kabul edilirse, TKD veya TKRD ile yapılan her 1000 kişiden 21’inde (95% CI = 4 - 71)  stenoz veya tıkanma saptanamaz ve 29 hastada (95% CI = 12 - 58)  yanlış olarak intrakranial darlık veya tıkanma tanısı konur. Bununla birlikte sadece arteria serebri media (MCA)'nın oklüzyonu olan olgular değerlendirildiğinde veya analiz altı saat içinde araştırılan katılımcılarla sınırlı olduğunda heterojenitenin anlamlı olmadığı saptanmıştır. MCA oklüzyonunun varlığını veya yokluğunu saptamada TKD ve TKRD yöntemlerinin performansı iyi olarak bulunmuştur. Yazarlar bu derlemenin kısıtlılıklarının az sayıda çalışma kapsaması ve ultrason kontrast maddesinin kullanımı hakkında veri eksikliği olduğunu vurgulamışlardır. Bu derleme yeterli deneyim ve beceriye sahip profesyoneller tarafından uygulanan TKD ve TKRD’nin akut iskemik inme geçiren kişilerde stenozu veya intrakranial damarların tıkanmasını tespit etmek için yararlı tanısal bilgileri sağlayabileceğine ve BT veya MR tabanlı vasküler görüntüleme yapılamadığında invazif vasküler nörogörüntüleme talebini yönlendirebileceğine dair kanıtlar sunmaktadır. Bu derlemenin sonuçlarını doğrulamak veya reddetmek, kontrast madde kullanmanın rolünü belirlemek ve ultrason kullanımının klinik avantajını değerlendirmek için daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır.

Özellikle asemptomatik karotis darlıklarında, cerrahi/endovasküler tedavi kararı alınacak hastaların seçiminde boyun renkli DUS ve TKD’nin rolü önem kazanmıştır. İdeal medikal tedavi uygulamaları öncesinde yapılan çalışmalardan elde edilen sonuçlara bakıldığında, ultrasonografik ve diğer radyolojik yöntemlerle birlikte yapılan risk stratifikasyonu, yüksek riskli asemptomatik karotis stenozu (AKS) olan hastaları belirlemede faydalıdır. Bu yöntemlerden nörosonolojik incelemeler kullanılarak yapılanlar şu şekilde sıralanabilir: (1) DUS ile instabil karotis plağın saptanması (2) AKS derecesinin progresyonun saptanması (3)TKD ile mikroemboli saptanması (4) serebral kan akımı rezervinin belirlenmesi.


USG ile instabil karotis plağının saptanması:
Plak içinde 8mm2’den büyük jukstalüminal siyah alan saptanması trombüs varlığını ya da fibröz “cap”’in çok ince olmasını veya yokluğunu gösterir. Üç boyutlu (3-D) USG  yöntemleriyle plak ülserasyonu da güvenilir bir şekilde gösterilebilir. 2014’de yapılan bir çalışmada total plak ülserasyon hacmi 5mm3’den fazla olan hastaların GİA, inme ve ölüm riskinin ve inme/GİA/ölüm/miyokard infarktüsü/ revaskülarizasyon gelişme riskinin anlamlı oranda yüksek olduğu saptanmıştır.


AKS derecesinin progresyonunun saptanması: Total plak alanı (TPA)’nın progresyonu 5 yıllık inme, miyokard infarktüsü ve ölüm riskini kuvvetli bir şekilde öngörmektedir. Karotis plakları kalınlaşmalarından 2,4 kat daha hızlı şekilde arter boyunca büyürler. Bu nedenle plak alanını ölçmek, yalnızca kalınlık ölçmekten daha duyarlıdır. Plaklar sirkumferensiyal olarak büyüdükleri ve geriledikleri için 3-D plak hacmi ölçmek TPA ölçmekten daha duyarlıdır. Kardiyovasküler olayları önleme kliniklerindeki hastalarla yapılan küçük örnekli (n=323) bir çalışmada plak hacminin progresyonunun kardiyovasküler olayları öngördüğü saptanmıştır. Bazı AKS hastalarında (örn. TKD ile saptanan mikroembolileri olanlar, BT/MRG’lerinde sessiz infarktları olanlar, serebrovasküler rezervi azalmış olanlar, medikal tedaviye rağmen AKS derecesi progresyon gösterenler veya kontralateral inme/GİA öyküsü olanlar, siyah jukstalüminal plak alanı≥ 8mm2 olup görülebilir ekojenik “cap”i olmayanlar) inme riski artmıştır ve profilaktik karotis endarterektomisi ya da karotis artere stent uygulaması yapılması gerekir. Yeni çalışmalarda 3-D USG ile plak ülserasyonun belirlenmesi de faydalı olacaktır. Günümüzde optimal medikal tedavi alan hastalarda benzer çalışmalar yapılarak risk derecelendirme yöntemlerinin rutin klinik pratiğe girmesi beklenmektedir.


TKD ile mikroemboli saptanması
: Tek bir saatlik TKD kaydında ≥2 embolik sinyal saptanması yüksek riskli, instabil asemptomatik plak veya yüzeyinde trombüs olan plak varlığına işaret eder. Asemptomatik karotis stenozu olan hastalara karotis endarterektomisi yapılan merkezlerin hepsinde TKD emboli saptanması yönteminin rutin olarak uygulanması gerektiği ileri sürülebilir. Ayrıca, TKD baş çerçeveleriyle sürekli emboli monitörizasyonu karotis endarterektomisi ve stent uygulamaları sırasında optimal intraoperatif hemodinamik izleme imkanı sağlar ve beyin iskemi riskini en aza indirmeye yardımcı olur.         

Serebral kan akımı rezervinin belirlenmesi: Vazomotor reaktivite, CO2 reaktivite testi, asetazolamid testi ve nefes-tutma indeksi (BHI) ile ölçülebilir. İlk ikisi için TKD yanında özel düzenekler gerekli olsa da BHI 30 sn. nefesini tutabilen kişilerde başka özel ekipman gerekmeden TKD ile yapılabilen basit bir hasta başı uygulamadır. Hastanın 30 sn. nefes tuttuktan hemen sonra ve 4 sn. sonra MCA ortalama akım hızı ölçülerek  (BHI: 3.33 x (MFVend _ MFVbaseline)/MFVbaseline ) hesaplanabilir. Vazomotor reaktivite, AKS veya intrakranial stenozlu hastalarda iskemik inme riskini belirlemede kullanılabilir.

Sonuç

İskemik inmeli hastalarda serebrovasküler anatomiyi ve hemodinamiyi araştırmak amacıyla kolay uygulanılabilirliği, invazif olmaması, diğer damar incelemelerine oranla daha ucuz olması nedeniyle ekstrakranial serebral damarların ultrasonografik incelemesi ve TKD inceleme öncelikle uygulanması gereken tanı araçlarıdır. Rutin pratikte sekonder inmenin önlenmesinde karotis görüntüleme metotlarının (KA,  TOF MRA, dinamik kontrastlı MRA ve BTA gibi) karşılaştırılması, Doppler ultrasonografinin invazif olmayan ve tekrarlanabilir bir inceleme olup, gerçek zamanlı bilgi vermesi açısından vazgeçilmez bir araç olduğunu göstermektedir.


KAYNAKLAR


Hakimi R, Alexandrov AV, Garami Z. Neuro-ultrasonography. Neurol Clin. 2020; 38: 215–229.

Mattioni A, Cenciarelli S, Eusebi P, Brazzelli M, Mazzoli T, Del Sette M, Gandolfo C, Marinoni M, Finocchi C, Saia V, Ricci S. Transcranial Doppler sonography for detecting stenosis or occlusion of intracranial arteries in people with acute ischaemic stroke. Cochrane Database of Systematic Reviews. 2020, Issue 2. Art. No.: CD010722.

Spence JD, Parraga G. Three-Dimensional Ultrasound of Carotid Plaque. Neuroimag Clin N Am. 2016; 26: 69–80.


Wardlaw JM. Carotid imaging for secondary stroke prevention in routine practice. Int J Stroke 2008;3:20-32.